Fotoğrafçıyla ilgili bilgilere buradan ulaşabilirsiniz. Ama 2007/3 sayılı İz dergisinde Ahmet Tulgar'ın kendisiyle ilgili yazdığı yazıdan bir bölümü çok beğendim. Onu fotoğraflarla beraber buraya almak istedim.
"Yıldız, kendisini değil yansıttığını temsil eder.
Yıldız kendisini değil, kendisinden yansıyanı temsil eder.
Yıldız kendisini değil, kendisine bakıldığında görüleni temsil eder.
Yıldız, kendisiyle temsil ettiği arasındaki mesafe büyüdükçe yıldızlaşır.
Yıldız kendisinden uzaklaştıkça görüntüsü netleşen, parlaklaşandır.
Bir fotoğrafçı eğer yıldızların fotoğrafını çekmekle iştigal ediyorsa, her defasında aynı sorunla karşı karşıya kalır : ışık mı obje mi?
Işığın mı peşine düşmelidir? Objenin mi?
Obje ve ışık, bir yıldız söz konusu olduğunda hem aynı şeydir hem de birbirinden çok farklı iki şey.
Obje kendisinden yansıyan ışığa o kadar benzer ki., benzemiştir ki, her an sadece bir göz kamaşmasını çekme tehlikesiyle karşı karşıyadır fotoğrafçı.
Ya da bu göz kamaşması o kadar korkutur ki fotoğrafçıyı, bu yüzden, bu yüzdeki gerçeği kaybetmekten o kadar korkar ki fotoğrafçı bu ışıkta, bu kadar ışıkta, ışıktan kaçar ve kaçtıkça yıldızını, yani çekim objesini de kaybeder.
Elinde kalan karanlıktır, bir yıldız değil artık.
Halsman bu iki sorunu iki farklı yöntemi bazen aynı karede bazen de farklı karelerde uygulayarak aşıyor ve yıldızlardan gerçeği, gerçekten yıldız üretiyor.
Yıldız artık sadece ışığını değil fotoğrafçıyı da temsil etmektedir."
1947 - Albert Einstein |
1952 - Marilyn Monroe |
1948 - "Jack-of all-trades" |
1959 - Edward Steichen |
1948 - Salvador Dali "Dali Atomicus" |
1950 - Marlon Brando |
1955 - Audrey Hepburn |
1948 -Merce Cunningham |
1951 - Dean Martin & Jerry Lewis |
1958 - Windsor Dükü ve Düşesi |
1962 - Alfred Hitchcock |
0 yorum:
Yorum Gönder