1 Ekim 2010 Cuma

Bu acının tarifi yok.

Bu acının tarifi yok. Ve maalesef övüne övüne bitiremediğimiz tarihimiz bunun gibi pek çok acıyla dolu. Sağdan, soldan, her yönden, her yönelimden sayısız acı. İdeolojiler hep vardı var, olacak, olmalı da ama insanlığımızın önünde mi? Çocuklarınız için yaptığınız herşeyi harcadığınız paraları vs herşeyi bırakın. Asıl mesele vicdanlı çocuklar yetiştirmekte. Ancak vicdanlı çocuklar hangi ideolojinin kavgasını verirse versin bu ülkeyi aydınlık bir geleceğe taşır. En azından kendi adıma öyle umuyorum.
Heval.
 
Gaziantep’te 27 Aralık 1980’de bir ev aramasında çıkan çatışmada Üsteğmen Şahin Akkaya’yı öldürmekle suçlanan Veysel Güney, yaralı olarak yakalandı. Günlerce işkenceden geçirilen Dev-Yol üyesi Güney, cezaevinde kaldığı sürece kimseyle görüştürülmedi.
Adana 2 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nin idam kararını öğrenen aile cezaevi kapısına koştu.

Veysel Güney, 11 Haziran 1981’de, gece saat 02.00 sıralarında cezaevinden çıkan bir aracın içinde idama gidiyordu. Araç, kapıda durdu, içeri annesi, babası, eniştesi ve kardeşi Ayhan Güney alındı. Ailesiyle kısa süre görüşen Veysel Güney, birkaç saat sonra idam edildi. Ailesine sadece Veysel’den geriye kalan sigara paketi, çakmağı ve gömleği verildi. Cenazesi, tüm ısrarlara karşın aileyi teslim edilmedi. Nereye gömüldüğü de açıklanmadı.

Veysel Güney’in ailesi ve arkadaşları 29 yıldır mezar yerini bulmaya çalıştı.

Dönemin İstanbul bağımsız milletvekili Ufuk Uras 20 Şubat 2008’de Güney’in kayıp mezarının bulunması için Meclis’e soru önergesi verdi. 78’liler Vakfı’nın girişimleri sonucunda ulaşılan resmi belgelerdeki mezar yeri açıldı, DNA testi yapıldı. Ancak Veysel Güney’in mezarı olmadığı anlaşıldı. Tüm bu girişimler sırasında ailesine ulaşmayan bir mektup da bulundu. Mektupta şunlar yazılıydı:
Ben hiçbir şahsi çıkarımı gözetmeden ülkemin bağımsızlığı ve halkımın kurtuluşu için doğru bildiğim yolda inanarak mücadele ettim. Benim kalbim insan sevgisi ile doludur. Ben kimseyi öldürmedim, suçsuzum. Gösterdikleri gerekçeyi dahi mahkeme sonuçlanmadan karar verildi. Onlara göre suçlu olabilirim. Çünkü onlar ülkeyi yabancılara peşkeş çeken ve onlarla bir avuç işbirlikçi mutlu azınlık işbirliği yapmaktadırlar. Halkıma ise zam, işkence ve ölüm reva görülmektedir. İşte ben buna insan olarak karşı geldiğim için onlara göre suçluyum. Ama boşuna. Çünkü insan kafasındaki düşünceyi yok edemedikten sonra işkence ve idamla bir yere varamayacakları açık. Babacığım. Ben ölüme seve seve gidiyorum, bir namussuzluk ve bir şerefsizlik yapmadım. Onun için hiç üzülmeniz gerekmez. Benim binlerce annem babam olduğu gibi, sizin de binlerce oğlunuz var. Göndermiş olduğunuz mektupları bugün verdikleri için cevabını yazamadım. İmam ve Sultandan da mektup aldım. Ayrıca Sultanın gönderdiği çamaşırları da aldım. Tüm dostlardan memnunum ve saygılarımı sunar, mutlu yarınların halkımın olmasını dilerim. Size bir tek dörtlük şiir yazıyorum:

Mezarımı yol kenarına kazın 
Üzerine devrim şehiti yazın 
Başına yumruklu yıldız kazın 
Gidiyorum ölümsüzlüğe hoşça kalın 
Selamlar. Sizin Veysel.

Ailesi de Veysel’in vasiyeti doğrultusunda Malatya’daki köylerinde yol kenarında bir mezar yeri hazırladı. Kardeşi Ayhan Güney, cenazenin aileye verilmek üzere sıkıyönetim görevlisine teslim edildiği bilgisine ulaştıklarını belirterek Ancak cenaze bize verilmedi. Biz abimin mezarını istiyoruz. Bir mezar yeri olursa canlı olacak gibi bir his geliyor. Dua edeceğimiz, çiçek bırakabileceğimiz, anabileceğimiz bir yeri de biliyor olacağız. Zaten köyde mezar yeri de hazır. Onun vasiyet ettiği gibi yol kenarına mezarını hazırladık ama cenazesini mezarına koyamıyoruz” dedi.
1 Ekim 2010 - Cumhuriyet - http://cumhuriyet.com.tr/?hn=178178"
 

0 yorum:

Yorum Gönder

Takip Et